Felek veya gökyüzü sürekli hareket halindedir. Bunu söyleyen de şair Zati’dir. Balıkesirli olan Zati, sevdiğim klasik divan şairlerindendir. Meslekten kırtasiyecidir. Baki’nin çağdaşıdır. 2.Bayezit hemşerimizin koruması altındadır. Çokça da eser vermiştir. Şiirleri sarih ve anlaşılırdır. Hala da okunması o yüzdendir. Sosyal medyada en çok şiiri paylaşılan şairlerdendir. Kolay okunduğu için alaka gördüğünü düşünüyorum. Hacimli bir divanı mevcuttur. Şem-ü Pervane, Ahmed-ü Mahmud, Siyer-i Nebi, Mevlit gibi eserlerin yazarıdır. Başlıkta; Ey felek! Döne döne günahımı almaktan kork! Zira ahım yıldırım kamçılı hır kimsedir, ondan çekin derken, bu ilgi divan şiirindeki yaygın bir kabulden; etkileri günümüzde hâlâ devam eden eski astroloji anlayışından kaynaklanmaktadır.
Divan şairlerinin korunup kollanmaları onların yaşamlarını da etkilemiştir. Bugün görevden alınan bürokratın yalnızlığıyla, dünün şairinin üstünden kalkan koruma kalkanı aynı şeye tekabül eder. Bir devir parlak ve debdebeli yaşayan Zati, bolca eser vermiş, çok da velut olmuştur. Sonrası malum. Üzerinden kalkan padişah eli, onu falcılığa kadar düşürmüştür! Onun inişli çıkışlı yaşamından çok, yazıp söylediklerine odaklanalım. “Şah-ı aşkım şerer-i ateş-i ahım sipehim.” Diyen şair; ben aşk padişahıyım, ateşli ahımın kıvılcımları ahımın kıvılcımları, aşkta ulaştığı zirveyi anlatmaktadır. Şiirin devamındaki bir dizede de “ey gözüm nuru beni yakma firak ateşine” diyerek çektiği hüzne gönderme yapar. Sevgilinin ayrılmasından korktuğunu anlatmaya çalışmaktadır. Gözünün nuru olan sevgiliden ayrılmak kolay değildir? Sevgili de ışık saçan bir huzmedir. Zati firaka de karşıdır. Ayrılığa hangi gönül razı gelir? Zati’nin kavuşma özlemi, vuslatın güzelliğindendir.
Zati’nin şiirindeki aşk havası, insanı bir başka bir dünyaya taşır. Sizi mest eder. Hacimli divanından seçtiğim şiirler, bugün de sizi başka bir aleme götürür. Gençlere şiiri sevdirmenin yolu da biraz anlaşılmaktan geçer. Beşerî ve manevi duyguları tatmin etmeyen şiir neye hizmet eder? Metinler arasına sıkıştırılan her mana, bizi ayrı bir imge ve metafor yolculuğuna çıkaracaktır. Divan şiirinde bu fazlasıyla mevcuttur. Şiirin şuurla ilişkisi tam da burada başlar.” Göricek hüsnün inan-ı ihtiyar elden gider.” Şair, sevgiliyi görünce iradesinin kaybolduğundan bahseder. Aşkın ulvi haline atıf yapar. Aşık insanda da absürt bir hal de vardır. İnsan sevgiyi görünce de böyle bir hale düçar olur. Halin ilmi aşktır. Aşk geldi mi akıl tatile çıkar derler.
Zati’nin şiirlerinde aşkın her hali mevcuttur. Çağdaşı Baki’den de aşağı olmayan bir şiir müktesebatına sahiptir. Mukaffa, mevzun şekillerde de başarılıdır. Şiiri mükemmeldir. Bir gazelinde: “Başın içün nakış idüp ayağa salma aşığı” diyen şair, sevgiliyi gördüğünde yaşayabileceği gariplikler için, sevgiliden aman dilemektedir. Çünkü aşık, sevgiliyi gördüğünde bir cezbeye kapılacaktır. Sevgilinin aşığı yere salması, sevgilinin saçına takılan gönül nedeniyledir. Yani seven gönül ayaklara dolanacak ve düşecektir. Sen onu bu hallere düşürme diyerek, sevdiğine akıl vermektedir. Aman, sevgilinin saçının arasından yere düşmeyeyim, diyor! Somut bir aşk anlatımıyla karşı karşıyayız. Açıktan aman dileyen bir Zati vardır. Sakın beni yerlere bırakma diyen Zati, aslında biraz da yalvarmaktadır. Buradan bakıldığı zaman açık bir şiir dili vardır.
Klasik divan şiirinde abartı esastır. Edebiyatta biraz mübalağa değil midir? Tadında bir abartı, ritim ve sesle birlikte şiiri de inşa eder. Şiirsel bir abartı, anlama yoğunluk katar. Zati, şiirinde bunu yapar:” Benem deryayı aşkında vücudu ayn-ı nun olmuş” diyen şair; mealen, o haldeyim ki gözyaşım deryaya, vücudum ise o deryada aynen nun harfine döndü der. Gerçekten de ezilen aşık da sembolik olarak nun’a benzemez mi? Evet. “Gözyaşlarım değirmen döndürür” diyen halk şairi aynı mübalağayı yapmış olmaz mı? Şiir böyledir. Durdurun dünyayı inecek var diyen arabesk şair, abartının dibine vurmaz mı? Zatinin gözyaşlarından deniz derya yapması çok değildir. Klasik şiirin bu tarafını çok seviyorum. Şiiri bu şartlarda ve doğal ortamında sevdirebiliriz. Divan şiirine ilgim de buradan geliyor. Güncellenen divan şirini böylelikle diliçi çeviri yapmadan anlayabilir ve yeniden hayatın içine sokabiliriz. Benim çabam da budur. Yenilenen bir şiir dünyasında klasik şiir baş köşeye oturur. Zati’nin şiiri de buna müsaittir. Yüz yıllardan gelen şiiri bakiyemizi yeniden ve yineleyerek okursak, şiirin şuuruna vakıf oluruz. Bu böyledir. Her şiir bir çabadır.
Zati ve arkadaşları bu güzel metinleri yazmasaydı, biz, bugün şiirin leb-i derya sularında gezemezdik. Divan’ı, Mevlit’i yazan Zati bize yol başçısı olmuştur. Onun çok güzel mısralarıyla şiir yürüyüşümüze devam edelim: “Yusuf’u gerçi görenler ellerini kestiler/Gün yüzün gördü senin şakk oldu ayın ayesi” Hz. Yusuf’u görüp elini kesenlere şaşmam, gün, yüzünü görünce ay ikiye bölündü.” Diyerek bir mucizeye telmih yapmaktadır. Amacı da sevgilinin güzelliğini anlatmaktır. Hz. Yusuf’un mucizesi gibi, senin güzelliğin de ayı ikiye bölmektedir demektedir! Ne güzel bir şiirsel anlatım. Sevgilinin güzelliği ancak böyle iddialı anlatılır. Zati’nin şiirlerini anlattığımız yazımızı, dünyayı fanusa benzeten ünlü dizeleriyle sonlandıralım. Dünya gerçekten bir fanus mudur, yoksa hapishane midir? Takdir sizin, ey okur!
“N’ola ey devrân sana derlerse fânûs-ı hayâl
Gösterirsin döne döne dürlü dürlü suret”
isaçolaker