Kelime Kavgası,Asaf Halet Çelebi’nin derleme gazete yazılarının toplandığı bir çalışmanın adıdır.Gazete yazılarının toparlanması ve yayımlanmasının ne kadar zor olduğunu da bilirim.Daha çok edebiyat,sanat,roman,şiir çerçevesinde yazdıklarının toplandığı kitap;Selis’ten yayınlanmış.Çok da güzel bir derleme olmuş.Okul kitaplarında yazılarını okuduğum ama,anlaşıldığını düşünmediğim bir şair-yazarı yeniden keşfetmiş oldum.Necip Fazıl’ın Ağaç ve Dergah Dergisindeki yazılardan oluşan seçki,yazarın düşünce dünyasını ve iyi retoriklerini anlatan bir çalışma olmuş.Asaf Halet Çelebi’yi eserlerinden ve kaleminden tanımak daha doğrudur.
Behçet Necatigil ustanın:“Doğu-Batı kültürlerini bağdaştırarak, ilhamını Asya tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, Eski Doğu medeniyet ve masallarından alan, egzotik şiirleriyle tanındı. Kendi deyişiyle, ‘hayatta olduğu gibi, somut malzemeyle soyut bir âlem’ yarattı; bir hayal ve duygu şairi değil, bir sezgi şairi oldu, 1940 yıllarında Yeni Şiir Akımı’na kendine özgü bir hava ile o da katıldı.”diyerek anlattığı şairimiz,aslında pek de yeni şiircilerden olamamıştır!Daha doğrusu onlar,Asaf Halet’i pek batılı bulmamışlardır?Onun şiirlerini,yazılarını okuduğunuz zaman,ne kadar da doğulu ve bizden olduğunu da anlarsınız.Şiirlerindeki egzotik,masalsı hava beni çok etkilemiştir.
Asaf Halet Çelebi,Naima üstüne inceleme yapacak kadar eskiye ve tarihe vakıf;şiirlerinde İstanbul Türkçesinin tadını anlatacak kadar da yenilikçidir.“Asaf Halet Çelebi kadar kültürlü bir edebiyat mensubuna o yaşta rastlamak değme memlekette zordur. Hele bizim memleketimizde şimdi Garb ve Şark, iki âlem hakkında epeyce geniş ve hazmedilmiş malumat sahibi bulmak kolay mıdır?”diyen Refik Halit Karay;onun kültürel kodlarındaki genişliğe ve enginliğe atıf yapar.Haklıdır da.Elli yıl önce yazılan şiirleri,nesirleri güncel olarak anlaşılabiliyor,lügate bakmayı gerektirmiyorsa,mesele yoktur.Onun yaşamı,sanatı,edebi kişiliği üstüne,çok güzel bir Beşir Ayvazoğlu çalışması da vardır.
Eserlerini anlamaya başlamak için,iyi bir şiirinden başlayalım.İstanbul’umun Dili adlı şiirindeki yalın şiir diline ve dil sevgisine bakmakta yarar var:” annemin dili /babamın dili /İstanbulumun dili /İstanbullumun dili /İstanbulumun efendisi /hanımefendisi /sokaklarımın bekçisi /yoğurtçusu, balıkçısı /can dilimi konuşanım /canım benim…”ifadelerdeki samimiyete ve sadeliğe bakar mısınız!Canım benim diyen şair,ne kadar da canımızın içidir?Şiir dili bu kadar açık ve beliğ olan ozana,niye yenilikçi şairler karşı çıkmış,anlamadım?Sanırım,Asaf Halet’in doğucu ve yerli tarafından olsa gerek.Asaf Halet Çelebi’yi okuduğunuz zaman,Cemil Meriç gibi bir Hind düşüncesi hayranlığı da görürsünüz.Bunun neresi yanlış.Kafanız batıcı ve hayranlığınız batıya olunca,bakışınız sadece Avrupa’ya oluyor!
Asaf Halet Çelebi okumalarımda şahit olduğum önemli bir tespit de;onun şiiri kadar, nesrinin de çok zengin bir dile sahip olduğu gerçeğidir.Gümüş parlaklığında,sahici,renkli ve gizemli bir nesir dili var.Aşağıya alıntılayacağım cümleler,görüşümün şahidi olacak,dolu cümlelerdir:”Sevgilinin bize yapacağı en güzel lütuf,sıhhatini muhafaza etmesidir/Kainat iki yüzlüdür.Onun bir aşk siması,bir de ölüm siması var./Rüşvet değildir deyü selam almayanlara mukabil,rüşvettir diye selam vermeyenler de var./Hayatımız,hülasa kendimizin bir bütünüdür./Hiçbir hayal bizi aldatmasa,yaşayabilir miyiz?/Her kelime bir aksi seda,her yazı,bilerek ya da bilmeyerek,bir gizli taklittir./Edebiyatta hiç kimseye benzememek bir gayedir.Lakin bunun da hiçbir şeye benzememek gibi bir tehlikesi var./Aşk,şiiri,her nesil tazeleyen bir bahardır./Söz,ümmi medeniyetin incisidir.”Her biri,bir retorik harikası olan cümleler;onun yapıtlarından aldığım notlardır.
Çok dua şiiri okumuşuzdur.Edebiyatımız,dua şiirleri seçkisi çıkaracak kadar da zengindir.Beddua üzerine ne zaman kafa yorsam,aklıma Asaf Halet’in “Beddua” başlıklı,pişmanlık şiiri düşer.Buyurun; bedduanın yakıcı,ezici şiirsel anlatımına:” kendi göklerimden indim/kendi duvarlarıma konduğum duvarlar yıkılsın /bahtiyâaar//havuzlarımda birkaç damla su içip /ağaçlarımın çiçekli dallarına uçtum/konduğum dallar kurusun/bahtiyâaar//seni bahçelerimde uyuttum/seni duvarlarımda sakladım/havuzlarıma güneşler vurduğu zaman/gözlerini açıp bana gülerdi /bahtiyâaar//yazık sana verdiğim emeklere”Dilerim,böyle bir bahtiyâaarlığınız ya da bahtiyâaarınız olmamıştır!İsmiyle müsemma olmayan bir ad.Ne yakıcı bir yanılma ve üzülme dili değil mi?Bu kadar beddua,bir terk edilmişlikten midir?Şair,bahtiyar kelimesiyle ne güzel oynuyor,onu,bahtiyar olmaktan çıkarıyor.Şiirin gücü ve hayalin vurucu özelliği budur.Farklı mana,farklı kullanım ve aykırı bir şiir imgesi.Hadi,yine ve yeniden Asaf Halet okumaya var mısınız?